Son zamanlarda Japon start-up topluluğundan röportaj videoları izliyorum, Kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğruyorum. CEO'lar ve kurucular 'başarının sırları' hakkında konuşurlar. Yatırımcılardan nasıl fon alınacağından ve nasıl verimli bir şekilde ölçeklendirileceğinden. Bahsettikleri şeyler yanlış değil. Ama neden? Bir yerlerde **zihnin geride bırakıldığı** hissi var.
Pek çok kişi iş dünyasından bir 'oyun' olarak bahseder. Nasıl kazanılacağının teorisi. Nasıl puan kazanılacağı. İdealist ya da güzel şeyler söyleyemeyecek bir konumda olduğumun farkındayım. Ama risk sermayedarlarının bakışları altında konuşmaya çok alışkınım, Bu oyunu ne için oynadıklarını unutmuş durumdalar.
Amerikan tarzı başarı öykülerini ithal etmek, İnsanların Amerikan tarzı başarı teorilerini ithal ettiğini ve benzer şekilde yeniden ürettiğini gördüğünüzde gerçekten zorlanıyorsunuz. Elbette farklı bir metodoloji kullandıklarını söyleyenler de var. Ama bu gerçekten "farklı" mı? Gezegeni ve toplumu nasıl etkileyecek? Gezegeni ve toplumu nasıl etkileyecek?
İnsanlar yaptıkları iş için farklı motivasyonlara sahip olabilirler. Ama risk sermayedarlarının yatırım yaptığı şirketlere baktığımda, Bir yerlerde **çeşitliliğin kaybolduğunu** hissediyorum. Özellikle de B2B alanında, Çoğu ürün sadece "verimliliğe", "tekrarlanabilirliğe" ve "ölçeğe" bakıyor. Bu, insan 'atığını' ortadan kaldırma yarışı gibi bir şey.
ABD'deki mevcut duruma bakın, Gerçekten bunu arzulamak ister miydim? Benim için artık cazip değil. Yani, bundan **bıktım**.
Bize her zaman 'Önce para kazanmalısın' dendi. Ama bu zaten yeterli değil mi? Para kazanan start-up'lar. Daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum.
Gelecekte ihtiyaç duyulan şey, insanların zihninde esip geçen bir iştir. Kahkaha, marjinallik ve huzur yaratan türden. Bu küçük şeyler kesinlikle bu toplum için bir sonraki başlangıç noktası olacaktır.